YİNE İLAHİ ADALET TECELLİ ETTİ !
2019 Yerel seçimlerinde; Millet İttifakı ile HDP’nin işbirliğini konu alan haberimiz nedeniyle, ittifakın adayı mevcut Belediye Başkanı Ahmet Öküzcüoğlu tarafından gazetemizi ve üst düzey yöneticilerimizi itibarsızlaştırma operasyonuna yüce Türk adaleti “DUR” dedi. 39 aydır süren mahkeme sürecinden gazetemiz aklandı. Kesin karar 30 haziran 2022 tarihinde gerekçeleriyle birlikte ilam edildi.
T.C. İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 4. HUKUK DAİRESİ’NİN G E R E K ÇELİ KARARI: Uyuşmazlık, basın yayın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan haksız eylemden nedeniyle manevi tazminat isteğine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda özetlenen gerekçelerle, davanın reddine karar verilmiş bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Bilindiği üzere; 6098 Sayılı TBK uncu 49. maddesi gereğince kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür. 50/1.fıkrası gereğince zarar gören zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. 58/1.fıkraya göre kişilik hakkının zedelenmesinden zarar gören uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat altında bir miktar para ödenmesini isteyebilir. Kural olarak,6098 Sayılı TBK. 74 maddesi gereğince ceza mahkemesince verilen kararlar hukuk hakimi bakımından bağlayıcı değildir. Ancak, hukuk hakiminin bu bağımsızlığı sınırsız değildir, ceza mahkemesince fiilin hukuka aykırılığına yönelik kesinleşen maddi olgular hukuk hakimi bakımından da bağlayıcı olup, taraflar yönünden de kesin delil niteliği taşımaktadır (Yargıtay HGK'nun 17/09/2008 Tarih, 2008/4/564 esas, 2008/536 karar). Öte yandan AİHS 10. maddesi bakımından AİHM Yerleşik İçtihatları ile oluşturulan ilkelerden biri de ifade özgürlüğüne ilişkindir. İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. Düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve bu konuda başkalarını ikna çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. İfade özgürlüğü; sadece toplum tarafından kabul gören, zararsız veya ilgisiz kabul edilen bilgi ve fikirler için değil; incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerlidir. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için hayati önemdedir. Yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir. Ancak belirtmek gerekir ki, ifade özgürlüğü sınırsız değildir. İfade özgürlüğünün, kişilerin itibarına zarar verecek boyuta ulaşmaması gerekir. Bu gereklilik, temel hak ve hürriyetlerin; kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini belirten Anayasa'nın 12. maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir zorunluluktur. Bu itibarla, Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden biri de başkalarının şeref ve itibarının korunmasıdır. Ayrıca, basın özgürlüğü, Anayasa'nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu'nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasındaayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. Ne var ki, basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu'nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur. Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır. SOMUT OLAYDA; DAVALIYA AİT 5 EYLÜL GAZETESİNİN 08/03/2019 TARİHLİ NÜSHASININ BİRİNCİ SAYFASINDA " ÖKÜZCÜOĞLUNA HDP DESTEĞİ " BAŞLIKLI YAYINDA " AK PARTİ VE MHP DEN OLUŞAN CUMHUR İTTİFAKINI BATIDA ZAYIFLATMA KARARI OLAN HDP GENEL MERKEZİ BAZI İL VE İLÇELERDE BELEDİYE BAŞKAN ADAYLARINI GERİ ÇEKTİ. İLÇELER ARASINDA ALAŞEHİR 'DE BULUNUYOR. HDP'NİN ALAŞEHİR' DE MİLLET İTTİFAKI'NIN ADAYI OLAN AHMET ÖKÜZCÜOĞLU'NU DESTEKLEMESİ BEKLENİYOR." ŞEKLİNDE DEVAM EDEN YAYININ TAMAMININ İÇERİĞİNDEN HDP'İN YEREL SEÇİMLERDE UYGULAYACAĞI POLİTİKASI İLE İLGİLİ PAYLAŞIMLARDA BULUNDUĞU, DOĞRUDAN DAVACININ KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI TEŞKİL EDECEK YADA DAVACININ HDP İLE İŞBİRLİĞİ YAPTIĞINA YÖNELİK İFADELER KULLANILMADIĞI ANLAŞILDIĞINDAN; İLK DERECE MAHKEMESİNCE DAVANIN REDDİNE KARAR VERİLMESİNDE HUKUKA AYKIRILIK GÖRÜLMEMİŞTİR. KEZA, YEREL SEÇİMLERDEN ÖNCE MUHALİF PARTİ ADAYI ALEYHİNE ÇEŞİTLİ BİRLİKTELİKLERİN OLMASI MÜMKÜN OLDUĞU GİBİ BU TARZ OLAYLARIN GÜNCEL VE KAMU YARARI BULUNMASI NEDENİYLE BASININ İLGİSİNİ ÇEKMESİ, ÇARPICI BAŞLIKLARLA HABERCİLİK İLKELERİ KAPSAMINDA KALARAK YAYIN KONUSU YAPILMASI, HATTA BİR KISIM ELEŞTİRİLER VE YORUMLARDA BULUNULMASI OLAĞAN OLUP, İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ SINIRLARINDA KALDIĞININ KABULÜ GEREKİR. NİTEKİM, DAVA KONUSU YAYINDA BU NİTELİKTE OLDUĞU GİBİ BELEDİYE BAŞKAN ADAYI OLAN DAVACININ SİYASİ KİŞİLİĞİ GEREĞİ PARTİSİ VE KENDİSİ İLE İLGİLİ BU TARZ HABER VE YORUMLARA KARŞI DAHA HOŞGÖRÜLÜ VE ILIMLI YAKLAŞMASI GEREKTİĞİNDEN; DAVACI YARARINA 6098 SAYILI TBK UN 58 İNCİ MADDESİ UYARIN CAMANEVİ TAZMİNAT KOŞULLARI GERÇEKLEŞMEDİĞİNDEN DAVANIN REDDİNE KARAR VERİLMESİNDE HUKUKA AYKIRILIK GÖRÜLMEDİĞİNDEN; DAVACI VEKİLİNİN TÜM İSTİNAF NEDENLERİ YERİNDE DEĞİLDİR. HAL BÖYLE OLUNCA YUKARIDA AÇIKLANAN NEDENLER VE TÜM DOSYA İÇERİĞİNE GÖRE; İLK DERECE MAHKEMESİNCE TARAFLARCA GÖSTERİLEN DELİLLERİN TOPLANMASINDA, DEĞERLENDİRİLMESİNDE ESAS VE USUL BAKIMINDAN HUKUKA AYKIRILIK BULUNMADIĞINDAN VEDAVACI VEKİLİNİN TÜM İSTİNAF NEDENLERİ YERİNDE GÖRÜLMEDİĞİNDEN 6100 SAYILI HMK'NUN 353/1. FIKRASI (B-1) BENDİ UYARINCA İSTİNAF BAŞVURUSUNUN ESASTAN REDDİNE İLİŞKİN KARAR VERİLMESİ GEREKTİĞİ KANAATİNE VARILARAK AŞAĞIDAKİ ŞEKİLDE HÜKÜM KURULMUŞTUR.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 1-Davacı vekilinin tüm istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden istinaf isteminin 6100 Sayılı HMK'nun 353/1. fıkra (b-1) bendi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından peşin yatırılan 121,30 TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 44,40 TL istinaf karar ve ilam harcının alınması gereken 80,70 TL'den mahsubuyla, bakiye 36,30 TL'nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 4-Artan gider avansının yatıranlara iadesine, 5-Kesin olan işbu kararın taraflara tebliği, avans ve harç tahsil / iade işlemlerinin İlk Derece Mahkemesince yerine getirilmesine, İlişkin dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 6100 Sayılı HMK'nun 362. Maddesi (1-a) bendi uyarınca 30/06/2022 tarihinde KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi.