GERÇEĞİ VE İNSANLIĞIN İZZETİNİ GAZZELİ GAZETECİLER KORUDU
GERÇEĞİ VE İNSANLIĞIN İZZETİNİ GAZZELİ GAZETECİLER KORUDU
7 EKİM SONRASINDA GAZZE’DEN HABER GEÇEN GAZETECİLERİN TAMAMI GAZZE’DE YAŞAYAN GAZETECİLERDİ. GAZZE’DE GAZETECİLİK YAPAN AZ SAYIDAKİ HABERCİDEN 92’Sİ İKİ AY GİBİ KISA BİR SÜREDE İSRAİL TARAFINDAN ÖLDÜRÜLDÜ. 60 MİLYON İNSANIN HAYATINA MAL OLAN 2. DÜNYA SAVAŞINDA ÖLEN GAZETECİ SAYISI 69 İKEN, ŞU ANDA GAZZE’DE ÖLEN GAZETECİ SAYISI 92. BU SAYI GAZZE’DE İŞLENEN SUÇLARIN ŞİDDETİNİ VE BOYUTLARINI NET OLARAK ORTAYA ÇIKARIYOR.
www.gazzete.com.tr Haber sitesin’den Fadime Özkan’ın haberine göre; Gazze’de yapılan gazeteciliğe ilişkin ilk tespit şu olsun: 7 Ekim sonrasında Gazze’den haber geçen gazetecilerin tamamı Gazze’de yaşayan gazetecilerdi. İsrail 17 yıldır abluka altında tuttuğu Gazze’ye 7 Ekim sonrasında gıda, su, ilaç gibi en temel insani ihtiyaçların girmesine izin vermediği gibi Gazze’de olup bitenleri aktaracak gazetecilerin girmesine de izin vermedi. Gazze’de gazetecilik yapan az sayıdaki haberciden 92’si iki ay gibi kısa bir sürede İsrail tarafından öldürüldü. Bu sayı Gazze’de işlenen suçların şiddetini ve boyutlarını net olarak ortaya çıkarıyor. Zira 6 yıl süren ve geniş bir coğrafyada (Avrupa, Asya ve Rusya’da) en az 60 milyon insanın hayatına mal olan 2. Dünya Savaşında ölen gazeteci sayısı 69’du. Gazze’de ise bu sayı daha şimdiden 92.
Gazzeli Gazeteciler Ölümüne Haber Geçtiler
Gazze’de görev yapan medya mensupları orada olup biteni dünya kamuoyuna duyururken geçtikleri görüntüler ve aktardıkları bilgiler dışında birebir şahitlikleriyle de İsrail’in savaş suçlarını kayda geçiriyorlar. Tam da bu yüzden İsrail için açık hedef durumundalar. Bazen savaş uçakları evlerini bombaladığında, bazen İsrail tanklarından ateş açıldığında, bazen üzerlerinde press / basın emaresi bulunması rağmen namlu doğrultularak vuruluyorlar. İsrail’in Gazze’deki gerçeği aktaran medyayı susturmak istediği çok açık. Nitekim koordinatları İsrail yönetimince bilinen Gazze’deki gazete binaları peş peşe vuruldu. Bu saldırılarda El Eyyam Gazetesi, Gazze Radyosu, Şehab Haber Ajansı, Ma’an Haber Ajansı, Press Tv, Al-Alam Ajansı ve Fransız Haber Ajansı AFP’nin ofisi ya tamamen ya kısmen yıkıldı.Cesaretleri ve Şahitlikleri Dünyayı Uyandırdı
Medya mensupları Gazzelilerin yaşadığı ölüm tehdidi ve sıkıntıların yanı sıra tutuklanma, tartaklanma, sansüre ve tehdide maruz kalma ve aile üyelerinin öldürülmesi gibi vahim durumlarla da karşı karşıya. Filistinli Gazeteciler Sendikasına ve Gazze Medya Ofisine göre her gün en az bir gazetecinin öldürüldüğü Gazze’de 7 Ekim’den sonra 45’ten fazla medya mensubu gözaltına alındı, bazıları farklı tarihlerde salıverildi, yerlerine başka isimler alıkonuldu. İsrail hapishanelerindeki tutuklu gazeteci sayısı 50’nin üstünde. Gazeteciler de diğer Gazzeliler gibi gıda, su, ilaç ve güvenli yer sorunu yaşıyor. Ailelerinin güvenliğiyle ilgili her an endişeliler. Yakınlarının, arkadaşlarının yasını tutarken, yaşam alanlarının yıkımına şahit olurken bir yandan da metanetlerini korumak için çaba sarf ediyorlar. Buna rağmen vazifelerini cesaretle kahramanca yaptıklarına şüphe yok.
Gazzeli Gazetecilere Borçluyuz!
Dolayısıyla hem bu zorluklar hem elektriğin ve internetin bile olmadığı imkansızlıklar içinde haber geçen medya mensuplarına çok şey borçlu dünya. Yayın kuruluşları da öyle. Ama bu borç 24 TV Haber Müdürü İbrahim Güneş’in hatırlattığı gibi minnet borcu değil sadece. Malum, yayın kuruluşları yayınladıkları her haber ve görüntü için ajanslara büyük paralar öderler. Ama bombardıman altındaki Gazze’den gelen, çoğu zaman kaydedenin de bilinmediği, hiçbir ücretin ödenmediği görüntüler TV’lerde, internet sitelerinde, gazetelerde aylardır tekrar tekrar yayınlanmakta. Sağlıklı sıcak bilgi akışı kuşkusuz çok önemli. Tam da bu nedenle Gazzeli meslektaşlarımıza teşekkürün yanında destek de olmak lazım. Medya örgütleri aracılığıyla ofislerinin yeniden inşası, donatılması, kamera, fotoğraf makinesi, bilgisayar, telefon gibi teçhizatlarının yenilenmesi ve muhabirlere, kameramanlara maddi yardımlarda bulunulmalı. Bu hem gazeteci dayanışması hem de hiçbir ücret ödemeden kullanılan içeriklerin bedelinin karşılanması açısından daha doğru olacaktır. Ayrıca Pulitzer dahil bu yıl tüm gazetecilik ödülleri Gazzeli gazetecilere gitmeli.Soykırım İçin Gerekçe Ürettiler
İsrail hastane, okul, mülteci kampı, BM binası gibi uluslararası hukukun koruma altına aldığı sivil binalara saldırırken “gerekçeler” ürettiler. Üretilmiş gerekçeler arasında “hastanenin altında tünel olabilir”, “sivil binalar Hamas karargâhı”, “Hamas 40 İsrailli bebeğin kafasını kesti”, “siviller kalkan olarak kullanılıyor” gibi örnekler sayılabilir. Bu yolla soykırımı perdelemek, sivil ölümlerin makul bulunmasını sağlamak ve Tel Aviv ve Washington’a yönelen tepkileri azalmak istendiği anlaşılıyor.
Algı Operasyonlarını DMM Bozdu
Kullanılan haber dilinde de kasıtlı şekilde insanların algısı, duygusu İsrail lehine yönetilmek istendi. Mesela İsrail’in hukuki bir sebep olmadan alıkoyduğu Filistinlilere “tutuklu” derken Hamas’ın esir aldığı İsraillilere “rehine” dendi. Sanki her şey 7 Ekim’de İzzettin Kassam Tugaylarının saldırısıyla başlamış gibi aktarıldı, İsrail’in 74 yıllık işgal tarihi gözden kaçırıldı. İsrail El Baptist Hastanesini bombaladığında Birleşik Krallık merkezli Guardian “İslami Cihad vurdu” derken Telegraph Gazetesi “vurulan alanda krater çukuru olmadığına göre İsrail yapmadı” tezini işledi. CNN Int, New York Times dahil ABD medyası İsrail’in yaptığı bombalamayı gizleyerek saldırıdan “hastanedeki patlama” diye bahsetti. Benzer şekilde çok örnek var. İletişim Başkanlığı’na bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin İsrail eli Batı medyası desteğiyle yapılıp yayılan yalan yanlış haberleri ve kara propagandayı tersine çevirmeyi başardığını da not edelim.
Sınırdan Vicdan Haberciliği
Gazze’ye girilemediği için hemen tüm dünya medyası İsrail’e gönderdiği haber ekipleri aracılığıyla Gazze sınırından haber geçti. Muhabirler şehir silüetini, atılan bombaları, yükselen dumanları arkalarına alarak canlı yayınlar yaptılar. İki ay içinde arka fonda gördüklerimiz bile bize Gazze’nin kapkara devasa bir enkaza dönüştüğünü gösterdi. Sınırdan haber geçen ekipler İsrail makamlarına akredite olarak yaklaşabildiler Gazze sınırına da. Bunun için 50 Şekel (yaklaşık 390 TL) karşılığında İsrail yönetiminden Government Press Office Card aldılar… İstanbul uçuşları iptal edildiği için Atina üzerinden Tel Aviv’deki Ben Gurion Havalimanı’na inen medya mensupları burada kısa bir sorguya çekilmişler. Polis ilk haftalarda Türk gazetecilere zorluk çıkarmamış. İsrail’in hassasiyetleri hatırlatılmış sadece. Bir de zorunlu olarak kaydedildikleri bir WhatsApp grubu üzerinden bilgilendirme adında propaganda mesajlarına maruz bırakılmışlar.
İsrail Türk Medyasından Rahatsız Oldu
Ama ilerleyen süreçte hava biraz değişmiş. Gazeteciler daha fazla didiklenmiş, polisin yıpratma-yıldırma amaçlı zorlamalarıyla karşılaşılmış. Bunda Türk medyasının Gazzelileri desteklemesinin, İsrail’in işlediği savaş suçlarına dikkat çekmesinin ve atılan fosfor bombalarını kayda geçirerek UCM için belge üretmesinin etkili olduğu söylenebilir. Türk gazetecilerin Mescid-i Aksa çevresinde ve Kudüs’te keyfi uygulamalara maruz kaldığını da biliyoruz. Bu noktada silahlı yerleşimcilerin Türk gazetecilere yönelik saldırılarını da kayda
geçirelim; Haberciler Sderot, Aşkelon sınır hattından biraz içeri girdiklerinde İsrailli yerleşimlerin taciz ve saldırılarıyla karşılaşmışlar. Bunların “çanta taşır gibi silah taşıdığı” ve gazetecileri tehdit ettikleri de bir vakıa.
İliştirilmiş Gazetecilerden İsrail Propagandası
Embedded (iliştirilmiş) gazetecilik kavramı ABD’nin Irak’ı işgali esnasında ordu birliklerinin içine iliştirilen ve çatışma sahasını işgalci devletin gözünden aktaran gazetecilerle birlikte dile yerleşti. Cüneyt Özdemir bu “haber” tecrübesini “Onlarlaydım Ama Onlardan Değildim” adıyla kitaplaştırdı daha sonra. İsrail Gazze’ye saldırırken de vardı iliştirilmiş gazeteciler. Ama bu defa işgalci İsrail için “sahadan” daha çok “masadan” manipülatif
içerik ürettiler. Savaş suçuna medya desteği verenler arasında Hareetz hariç İsrail medyasının tamamıyla
BBC, CNN, Fox, New York Times, DW, Washington Post, Telegraph dahil Avrupa ve ABD medyası vardı. Özellikle ilk haftalarda medya hep bu şekilde “çalıştı.”
Yüzyıllık Hava İki Ayda Berhava Oldu
Bunların dışında İsrail’e ilişik medyada arka planda mütemadiyen şu fikirler işlendi: “İsrail sadece kendini savunuyor”, “Hamas İŞİD gibidir”, “Batılı laik modern İsraillileri Filistinliler huzursuz ediyor”, “Gazze Hamas’tır, dümdüz edilmeli”, “Gazzeliler Gazze’den çıkmalı, Gazze yerleşimcilere açılmalı”. Hâsıl-ı kelam bunca kötülüğün ve kirli haberciliğin içinde pürü pak kalan yine Filistinliler oldu. Siyonist İsrail’in Hollywood ve konvansiyonel medya aracılığıyla yüzyılı aşkın sürede oluşturduğu “hava” 7 Ekim sonrasında canları pahasına gerçeği aktaran Gazzeli gazeteciler aracılığıyla berhava oldu. İsrail sorununu ve Filistin gerçeğini artık tüm dünya biliyor.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.