PROF. DR. AHMET ERCAN: ALAŞEHİR İKİ AKTİF FAY HATTI ARASINDA KURULU BİR ŞEHİR
PROF. DR. AHMET ERCAN: ALAŞEHİR İKİ AKTİF FAY HATTI ARASINDA KURULU BİR ŞEHİR
Jeofizik Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, özellikle İstasyon Mahallesi'nin daha önce tarım alanı olarak kullanıldığını bu yüzden o bölgenin sıvılaşmış kaygan zemine sahip olduğunu ve bu alan üzerine yapılan bazı binaların temellerinin yetersiz olduğunu belirterek, yaşanılacak ilk ciddi depremde bu yapıların yıkılabileceğini belirtti. Maraş'ta yaşanılan depremin benzerinin Alaşehir'de yaşanması durumunda enkaz altında 80 bin vatandaşımızın kalabileceğini belirterek, "ilçede yapılarınızı olabildiğince dağlık alanlara yakın inşaa edin. Düzlük alanlarda oturacaksanız da, zemin etüdü yapılmış, doğru tespit edilmiş ve sağlam yapılan binaları tercih edelim" dedi.
Geçtiğimiz günlerde Alaşehir Belediyesi tarafından Şehit Fethi Sekin Gençlik Merkezi'nde 'Deprem, depreme hazırlık ve sonrası' konulu konferans için ilçemize gelen Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, konferans öncesi ilçe merkezinde gezinti yaparak tüm riskli binaları fotoğrafladı. Alaşehir'de yaptığı incelemelerde elde ettiği bilimsel verileri değerlendiren Ercan, "Alaşehir Pamukkale'den gelen ve Tepeköy'den geçen fay ile Bozdağ istikametinden gelen ve Sarıkız Maden Suyu fabrikası istikametince ilerleyen iki fay hattının arasında kalmış ve bu alana kurulmuş bir şehir. Alaşehir Tren Garı çevresi ve alt kısımları İstasyon Mahallesi yer hareketleri davranışı iyi değil. İlçede bundan sonra yapılaşmaları mümkün oldukça Toptepe ve Cumhuriyet Parkı (Kenan Evren Parkı) bölgelerine kurun. Esentepe Mahallesi zemini alt kısımlara bakarak daha sağlam.Atatürk Bulvarı Kuzey Batısı, Kayacık Konakları ve Kaleiçi mevkileri zemini iyi, Evrenli bölgesi yerleşim bölgesi olarak uygun" ifadelerini kullandı.
1969 ALAŞEHİR DEPREMİ
Konferansta 28 Mart 1969 tarihinde Kandilli Rasathanesi kayıtlarına göre 6,5 büyüklüğünde deprem ile sarsılan Alaşehir'e değinen Prof. Dr. Ercan, "Meydana gelen depremin üzerinden 54 yıl geçmesine rağmen özellikle Tepeköy Mahallesi'nde izlerini görmek mümkün. Depremde Tepeköy bütünüyle yerle bir olurken, köy daha güneydoğuda yeniden inşa edilmek zorunda kalınır. İlçe genelinde tamamen yıkılan veya çok ağır hasar gören ev ve iş yerinin sayısı ise 4.651 gibi korkutucu bir rakam olarak tarihe kazınmıştır.
1969 Alaşehir depreminde Alaşehir - İzmir kara yolu üzerinde derin yarıklar meydana gelir. Özellikle depremin etkili olduğu ovalık kesimlerde yeraltı sularının yer üstüne fışkırdığı gözlenmiştir. Alaşehir Otogarı yıkılarak, garajda bulunan 18 otobüs hurdaya çıkmıştı. Yeniköy, Subaşı ve Delemenler’de okul ve camiler büyük hasar görmüştür. Yerel halkın depremden sonra artezyen kuyularından yoğun gaz kokusu aldığı haberleri o günkü gazetelerde yazar" dedi.
BİNALARIN GİRİŞ KATLARINA DİKKAT EDİN!
Binaların giriş bölümlerinde bulunan işletmelerin bilinçsiz şekilde kolon ve kiriş gibi taşıyıcı sistemlerine müdahaleler ve binalarda potansiyel çökme riskini artırdığına vurgu yapan Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan, "Şimdi yapılar eğer konut olarak yapılacaksa en alt katından en üstüne kadar hep konut olması gerekiyor. Ama özellikle son 50 ve 70 yılda konutlar para kazandırdığı için alt kısımları işyeri yapma eğilimindeler. İş yerleri de genellikle alt katlarda hacim artışı nedeniyle duvarları kaldırıyor. Bazıları ise daha geniş bir mekan olsun diye kolonları kesiyor. Bazen evlerin altındaki garajlarda bile olabiliyor. Aynı zamanda evin altını eğer iş yeri olarak tasarlıyorlarsa en alt katı yani giriş katını yükseltiyorlar sanki canbazın ayakları üzerinde durur gibi. Buna yumuşak kat deniyor ve bu evin dengesini bozuyor. Bunlar yapının yıkılmasına neden oluyor. Evinizin altında bu tür işyerleri varsa, buna yumuşak kat deniyor. Bu gibi yapıların deprem güvenliği yoktur. En yakın örnek İzmir Bayraklı depreminde bu tür yapılarda ezilmeyle göçmeler oluşmuştu. Konutların altında işyerleri kazançlı, ancak depremde ölümcül" ifadelerini kullandı.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.